Kendimle ucu bir yere varmayan konuşmalarım çığ gibi devam ediyor; büyüyor, büyüyor ve yine o çığın altında kalan ben oluyorum. Altından kalktıktan sonra hiçbir şey hatırlamadığımı fark ettim. Hayat beni unutmakla lanetlememiş olsaydı ben de isterdim yüzlerce sayfayla insanlara bir şeyler anlatmayı ama işte gelgelelim unutmak zorunda bırakılmışların kaderi böyle, kendini dahi unutmak...
Bu ara yazmak ve metaforlar üzerine düşünüyorum. Edebiyat kusuyor, bir sigara daha yakıyorum. İçiyorum, başım ağrıyor, uyuyorum. Uyanıp yemek filan yapıyorum. Hayat inişli çıkışlıdır üzülme diyorum. Üzümleri. Üzülme yine iyi olacaksın. Haydi diyorum. Haydi. Bu durumdan kendini besle, yeni bir şeyler doğur kendinden. Olmuyor.
Resim çizebilsem gözümün önüne gelen bir şeyler var ama ben beceriksizim. Ben sadece anlatmayı bilirim. O zaman anlatayım. Siyah elbisesi ile oturan bir kadın. Güzel de değil. Kalbi ortada. Kalbine merdiven dayamış onu onaran yine kendisi. İşte tam olarak bu sahne var aklımda bugün. Belki biri yapmıştır kim bilir. Paralel evrende ya da düzlemde. Çok başka bir zamanda, benzer duygularla.
Haydi diyorum haydi. Çok yoruldun. Haydi uyuyalım.
U L U S A S E S L E N İ Ş
13.08.2015
8.08.2015
Varoluşsal Acımalar
4.07.2014
Hayal Kırıklığı Koleksiyoncusu / Ali Lidar
"Kirlenmeye başladığımı ilk hissettiğimde (yirmili yaşların başına tekabül ediyor bu) umutsuzca direndim. Çılgınca kitaplara saldırdım, kimsenin aklına gelmeyecek şeylerin peşine düştüm. Dünyanın bütün dillerinde basılmış Küçük Prens'leri toplamaya giriştim, süpriz yumurtalardan çıkan oyuncakların koleksiyonunu yapmaya başladım, bira kutuları, bardak altlıkları ıvır zıvır... Elime geçen her türlü çer çöpü toplayarak delirmeye ve kirlenmeye kafa tutabileceğimi zannettim. Toplayıp biriktirdikçe oyalanıyor, aklımı ve ruhumu koruyabileceğimi zannediyordum. Heyhat. Ben kendimi kurtarsam ne olacaktı ki. Benimle birlikte ülke komple deliriyordu sanki. Birbirinden gittikçe nefret eden, kafayı yemiş büyüklerin arasında sıkışıp kaldım...
Yirmi yıl önce dünyayı değiştirebileceğimi zannederdim. On yıl önce dünyanın buna değmeyeceğine, çevremi ve kendimi değiştirmemin yeterli olacağına inandım. Birkaç yıl önce iyice hedef küçültüp sadece kendimi değiştirmek için harcamaya başladım bütün enerjimi.
Şimdi ise çoraplarımı değiştirmeye bile üşeniyorum. Bok yesin her şey değişir diyen filozof. Ne dünya, ne insanlar, ne çekilen acılar değişiyor. Sadece rüya görüyor ve umutsuzca uyanacağımız anı bekliyoruz..
Yirmi yıl önce dünyayı değiştirebileceğimi zannederdim. On yıl önce dünyanın buna değmeyeceğine, çevremi ve kendimi değiştirmemin yeterli olacağına inandım. Birkaç yıl önce iyice hedef küçültüp sadece kendimi değiştirmek için harcamaya başladım bütün enerjimi.
Şimdi ise çoraplarımı değiştirmeye bile üşeniyorum. Bok yesin her şey değişir diyen filozof. Ne dünya, ne insanlar, ne çekilen acılar değişiyor. Sadece rüya görüyor ve umutsuzca uyanacağımız anı bekliyoruz..
Bir meyhane sandalyesi ya da onkoloji kliniği ya da rahat ev yatağı, ne fark eder? O kadar uzak ki aslında herkes herkese, yan yana olsak bile dokunamıyoruz birbirimize..."
Etiketler:
ali lidar,
hayal kırıklığı koleksiyoncusu,
ot dergi,
otdergi
30.06.2014
İnsan Bulaşıcı Bir Hastalıktır / People is a contagious disease
Gecenin bir yarısı blog yazılarımın taslağında bu başlıkla karşılaşmak oldukça ilginç oldu. Bir yerde duymuş olabileceğimi düşünerek google abimize danıştım ama bulamadım böyle bir şey. Ben mi uydurdum acaba? Çok ilginç.
7.08.2012
Başıma Bu Gelmiş Olabilir!
“İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi,kronik şüpheciler olmayı öğrenir. Ve bu o kadar yavaş, o kadar küçük dozlarda olur ki, başına gelene karşı asla uyanık değilsindir. Bu gerçekleştiğinde, artık çok geçtir. İnsanların “tecrübe” dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana tecrübeli derler: Onun çok deneyimli, çok akıllı, çok kurnaz bir insan olduğunu, onu kimsenin kandıramayacağını söylerler.
Etiketler:
experience,
kaybedenler kulübü,
loser,
love,
people,
somutlama,
soyutlama,
tecrübe,
things
20.07.2012
Ben Bugünlerde...
Mutlu, komik, huzurlu, umursamaz, kendine güvenen, pozitif, laf esirgemez, şanslı, güzel, tatlı, şirin bi dönemimdeyim.
Kısaca; HER ŞEY YOLUNDA!
6.06.2012
Sınav, Ödev, Öğreti
Hayatım boyunca girdiğim yüzlerce sınavın benim başarımı gerçekten ölçtüğüne inanıyor olsaydım sanırım çok başarısız ve mutsuz bir insan olurdum.
Hayatım boyunca verilen tüm ödevleri eksiksiz olarak yapmış olsaydım sanırım hayata karışamaz ve hayatı yorumlayamaz hale gelmiş, kaybolup giden biri olurdum.
Hayatım boyunca okullarda, küçücük sınıflara doluşturulmuş öğrencilerden biri olarak öğretmenlerimin öğretmeye çalıştığı her şeye kayıtsız şartsız uyuyor ve hepsini kabul ediyor olsaydım sanırım "ben" diye bir şey olmazdı.
Gülşen - 06.06.2012
Hayatım boyunca verilen tüm ödevleri eksiksiz olarak yapmış olsaydım sanırım hayata karışamaz ve hayatı yorumlayamaz hale gelmiş, kaybolup giden biri olurdum.
Hayatım boyunca okullarda, küçücük sınıflara doluşturulmuş öğrencilerden biri olarak öğretmenlerimin öğretmeye çalıştığı her şeye kayıtsız şartsız uyuyor ve hepsini kabul ediyor olsaydım sanırım "ben" diye bir şey olmazdı.
Gülşen - 06.06.2012
Etiketler:
başarı,
ders,
exam,
lys,
okul,
olmak yada olmamak,
ödev,
öğrenci,
öğretmen,
öss,
saçmalardan seçmeler,
sınav,
stres,
üniversite
30.01.2011
4.04.2010
16.11.2009
Düşün Sanatı

Öyle bir felsefe yapasım geldiki. Düşünmek, düşünmek, düşünmek istiyorum. Her şeyi. Benim sorunum da bu. Her şey bir şiir dizesi ile başladı. "ve korkum, o da sizinkine benzemez/saflar sıklaştıkça korkarım."
Bir düşüncenin ne kadar çok karşıtı var ise, o kadar orjinaldir. Provokatif gibi algılansa da insan düşüncelerini söyleyebilmeli, söyletmeyenler utanmalı. Evet, sorun da tam burada başlıyor. Düşündürülmeyen birinden eylem beklemek!
Hayatımı gözden geçirdim. Çok uzun sürmedi 23 yıl alt tarafı, bilinçli olan kısmı ise çok daha kısa. Farkettimki her aşamada fikir üretenler dışlanmış, itilmiş, kakılmış. Yeri gelmiş(!) öldürülmüş. Düşünüyorsan yalnızsın, düşünüyorsan anarşistsin, düşünüp de ayrıca söylüyorsan ÖLDÜRÜLÜRSÜN!
Bir düşüncenin ne kadar çok karşıtı var ise, o kadar orjinaldir. Provokatif gibi algılansa da insan düşüncelerini söyleyebilmeli, söyletmeyenler utanmalı. Evet, sorun da tam burada başlıyor. Düşündürülmeyen birinden eylem beklemek!
Hayatımı gözden geçirdim. Çok uzun sürmedi 23 yıl alt tarafı, bilinçli olan kısmı ise çok daha kısa. Farkettimki her aşamada fikir üretenler dışlanmış, itilmiş, kakılmış. Yeri gelmiş(!) öldürülmüş. Düşünüyorsan yalnızsın, düşünüyorsan anarşistsin, düşünüp de ayrıca söylüyorsan ÖLDÜRÜLÜRSÜN!
28.09.2009
Dilemenin Kemiği Yok!
Tecrübe ile sabit bir şeyden bahsetmek istedim gece gece. Dileklerinize çok dikkat etmelisiniz. Sizi al aşağı edip tepenize de bi tüy dikebiliyor. Bunun kazığını yemiş ve direkten dönmüş biri olaraktan artık hiç ama hiç bir şey-özellikle fi tarihe yönelik- di-le-mi-yo-rum! Dileklerin geri dönüşümü, ben vazgeçtim'i olmuyor. Ayrıca kimse Kenan Işık gibi Emin misin? Son kararın mı? da demiyor insana :) E tabi kaç milyarız kişi başı bilmem kaç dilekten, maksat yoğunluk olmasın hatlarda. Bir sene düşünüp Hıdrellez'de dilemek mi lazım acaba? kihkih..
14.09.2009
Heyhaat Hayat

Hayat futbol topu gibidir. Ne kadar kendinden uzağa atarsan başkalarının onu tekmeleme riski o kadar yüksektir. Bu yüzden topu sürerken ayağından açmamaya, hep daha ileri, bazen takılan çelmelere inat devam etmen gerekir. Gol atmak için de bazen bütün gücünle vurman gerekebilir. 90'dan vurman için de bi şeylerden vazgeçmen... Topun yuvarlak olduğunu unutmamak kaydıyla :)
31.08.2009
Ben
Müşkülpesent, kronik yorgun, dağınık, kafası meşgul, dünyayı kurtaracağını zanneden kız, ağlak, bazen acımasız, nush ile uslanmayanı tekdir eden olmadı ağzını yüzünü kırma isteği duyan hatta bazen girişiminde de bulunan, çenesi ile dağları devirebilecek potansiyele sahip, gıcıklığına susup inadına konuşan, her şeye verilebilecek cevabı olan, olmasa da 2.sn içerisinde yaratan, heyecansız, donuk gibi görünen ama içinde volkanlar patlayan, aşırı meraklı, araştırmacı ve doğa aşığı vs. bir kişiliğim...
29.08.2009
Yalnızlık
Tesadüfen tanıştık seninle
Uzun zamanda alıştık birbirimize
Beni benden alırsın istersen ama
Yalnızlığım sürer hep derinden
Yalnızlık içime işlemiş
Çıkartamazsın çünkü o senden eski
Bu yalnızlık içime işlemiş
Çıkartamazsın çünkü o benden biri
Çocukken ben oynardım kendimle
Yalnızlıkla hayaller peşinde
Şimdi senle beraber olsak da
Ben yalnızım yalnızlık özümde
Bu yalnızlık içime işlemiş
Çıkartamazsın çünkü o senden eski
Bu yalnızlık içime işlemiş
Çıkartamazsın çünkü o benden biri
O senden biri...
Uzun zamanda alıştık birbirimize
Beni benden alırsın istersen ama
Yalnızlığım sürer hep derinden
Yalnızlık içime işlemiş
Çıkartamazsın çünkü o senden eski
Bu yalnızlık içime işlemiş
Çıkartamazsın çünkü o benden biri
Çocukken ben oynardım kendimle
Yalnızlıkla hayaller peşinde
Şimdi senle beraber olsak da
Ben yalnızım yalnızlık özümde
Bu yalnızlık içime işlemiş
Çıkartamazsın çünkü o senden eski
Bu yalnızlık içime işlemiş
Çıkartamazsın çünkü o benden biri
O senden biri...
Tek Düze
Mutluluk tekdüzelikte mi gizli? Yoksa kabullenmekte mi? Yada tekdüzeliği kabullenmekte mi acaba?
Neden hep kafası dolu insanın? Yada benim...
Aslında mutsuzluk değil bu yaşadığım, sadece sabretmek zorundayım, az kaldı...
Bunca zaman hep kendi seçimlerimi yaptım; hiç kimsenin istediğini değil, hep kendi bildiğimi okudum. Şimdi tongaya bastım sanırım :) Kabullenmeyi öğrenmekte sıra, yada en azından kabulleniyormuş gibi yapmayı.
Neden hep kafası dolu insanın? Yada benim...
Aslında mutsuzluk değil bu yaşadığım, sadece sabretmek zorundayım, az kaldı...
Bunca zaman hep kendi seçimlerimi yaptım; hiç kimsenin istediğini değil, hep kendi bildiğimi okudum. Şimdi tongaya bastım sanırım :) Kabullenmeyi öğrenmekte sıra, yada en azından kabulleniyormuş gibi yapmayı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)